Twilight Türkiye Hayran Forumu
Lütfen Okuyunuz.

http://vampirevenom.realbb.net/bilgilendirme-f38/lutfen-okuyunuz--uye-durumlar-ve-gria-nn-sorular-t60.htm
Twilight Türkiye Hayran Forumu
Lütfen Okuyunuz.

http://vampirevenom.realbb.net/bilgilendirme-f38/lutfen-okuyunuz--uye-durumlar-ve-gria-nn-sorular-t60.htm
Twilight Türkiye Hayran Forumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Twilight Türkiye Hayran Forumu

Kana mı susadınız? Twilight mı seviyorsunuz ? Sizce de Jake Bella' ya fazla mı sarkıntılık yapıyor? O zaman doğru yerdesiniz !
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Alacakaranlık

Aşağa gitmek 
+7
chiklet
ewans
---Bella---
hazell
dilara
.тωιℓιgнт.
мяѕ.¢υℓℓєη
11 posters
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimePaz Kas. 23, 2008 5:16 pm

Eveet sonunda aklımdaki bir hikayeyi daha bilgisayara geçebildim.Bu Twilight (Alacakaranlık) serisinin benim tarafımdan değiştirilmiş versiyonudur.Okurken kitaptan bir çok şey bulabilirsiniz. Sadece kitaptaki sarsak Bella’dan nefret ettiğim için onun yerine hikayeye farklı bir şekilde dahil olan Türkiyeli Ela’yı devreye sokuyorum.İsim benzerliğine takılmayalım lütfen Bella’ya uygun olsun diye değil Ela ismini sevdiğim için karaktere bu ismi verdim.Ela’yı yazarken kendimi onun yerinde hayal ettiğimi itiraf etmeliyim.Fakat 1-2 özellik dışında bu karakterin şahsımla hiçbir ilgisi olmadığını da belirtmek istiyorum. Hikayede farklı bir şekilde sitemiz üyelerinden Gria Himonas’ta bulunacaktır.Neyse lafı çok uzattım sanırım.Beğenmeniz dileğiyle..iyi okumalar..

ALACAKARANLIK
Bölüm 1:Alacakaranlık

Sabah güneşin kararsız bir şekilde doğmasını izlerken hayatımı gözden geçiriyordum.Hava alacakaranlıktı.Günün en sevdiğim saatlerinden biri.Bu saatte uyuyor olmam gerekirdi fakat bugün önemli bir gündü.Belki Türkiye’de ki son günüm olmayacaktı ama uzun 1 sene boyunca buralardan uzak kalacaktım.Bu düşünce beni üzüyor muydu yoksa sevindiriyor mu anlayamıyordum.Elbette arkadaşlarımı bırakacağım için üzgündüm ama yine de yeni yerler görme arzum bu seçimimde etkili olmuştu.

Son lise yılımı okumak için bir öğrenci değişim programıyla Washington’da ki Forks adında bir kasabaya gidiyordum.Ablam o programa katılmak zorunda olmadığımı defalarca dile getirmişti.Onun mutlu olmasını istediğim için gittiğimi biliyordu.Fakat sırf benim okulum için onun hayatının aşkını kaybetmesine göz yumamazdım.Bu ona haksızlık olurdu.O çok kırılgandı..çok narin.Hem zaten ben gezmeyi severdim.İnternette yaptığım araştırmaya göre Forks fazlasıyla soğuk ve ıslaktı ama bir sene buna tahammül edebilirdim herhalde.Zaten Türkiye’de her mevsim sıcak bir ülke değildi.Gerçi Çanakkale’de kışlar çok sert geçmezdi o çok sevdiğim rüzgarları haricinde.

Forks küçük bir kasabaydı.Arkadaşlarım neden Los Angles’ı tercih edebilecekken orayı seçtiğimi anlayamamıştı.Bende bilmiyordum fakat içgüdülerim oranın iyi bir tercih olduğunu söylüyordu.Senelerdir başıma gelen kazalardan içgüdülerim sayesinde kurtulduğum düşünüldüğünde bunun yeterli bir neden olduğu bir gerçekti.Kendi başıma bu düşüncelere dalmışken ablamın bana seslendiğini duydum.

“Ela!”

Bu beni düşüncelerimden tümüyle ayırmıştı.Onun bu saatte uyanık olmasına şaşırarak sesin geldiği odaya gittim.Mutfakta kahvaltı hazırladığını gördüğümde şaşırmıştım.O bu saatlerde uyanacak birisi değildi.Uyumayı seviyordu.Yüzüne dikkatlice baktığımda göz altlarının uykusuzluktan morarmış olduğunu gördüm.Bütün gece uyumamış olmalıydı.Bunun sebebinin kendim olduğunu bildiğim için midem suçluluk duygusuyla burkuldu.

“Uyanmışsın.”dedim yalan söyleyerek.Onun uyumadığını anladığımı biliyordu.
“Yaa ne demezsin.”Sesinde ki ince alaya gülümsedim.“Abla bu gerçekten iyi olacak.Ben iyi olacağım sen de öyle.”sesimi yumuşak tutmaya özen gösteriyordum.Bana inanması gerekiyordu.
“Gitmene gerek yok biliyorsun.Burada seninle kalmam sorun değil benim için.”
“Senin için sorun olmadığını biliyorum.”dedim gülümseyerek.Sorun o bunu yaparken sevdiği adamı özlüyor olmasındaydı.Buna benim için tahammül ettiğini bilmek hoş değildi.
”Benim yeni yerler görmekten hoşlandığımı biliyorsun.”Sesimin neşeli çıkmasını sağlamak benim için zor olmuyordu.Yaşadığım deneyimler ışığında kendi kontrolümü sağlamayı uzun süre önce öğrenmiştim.
“Evet..fakat oradan sıkıldığında hemen beni arıyorsun ve sana Levent’le gideceğimiz ülkede bir lise buluyorum.”Levent orta derecede bir futbolcuydu.Ablam gibi dışa dönük bir insandı.Geçimini futboldan sağladığı için çok sık seyahat ediyordu.Her ne kadar ablam liseme rahatça devam edebilmem için onunla seyahat etmese de onsuz olmanın onu nasıl üzdüğünü biliyordum.Bu sebeple öğretmenim bana bu programı önerdiğinde tek bir soru bile sormadan kabul etmiştim.Artık benimle Türkiye’de kalmasına gerek yoktu çünkü ben zaten Türkiye’de olmayacaktım.

O Leventle mutlu olacaktı,bunu biliyordum.Belki ben de Forksta mutlu olurdum.Belki de tüm o alışılmadık kazalar Forksta peşimi bırakırdı.Bunun boş bir umut olduğunu fark ettiğimde başıma gelecekleri kabullenmiş bir şekilde gülümsedim.Benim bu gülümsemem ablamın yüzünü aydınlattığında onun beni yanlış anladığını fark etmiştim.Fakat bu onu mutlu ediyorsa bunu bozmayacaktım.

Saatler çok çabuk geçiyordu.Çanakkale’den İstanbula 4 saatlik araba yolculuğu,oradan Washington’a ve oradan da Port Angles’a uçak yolculuğu.Port Angles’da beni yanında kalacağım aile karşılayacaktı..yani Charlie ve Bella.İkisini de tanıyordum.

Geçen sene gittiğim yurtdışı dil okulunda tanışmıştım Bellayla.Benden 4 yaş küçüktü.O sadece yazı annesiyle geçirmek için Londraya gitmişti elbette.Fakat yaşanılan bir kaza sonucu karşılaşmıştık.Benim Forksa gelebileceğimi duyduğunda telefonda bana saatlerce dil dökmüş sonunda kendilerinde kalmam için beni ikna etmişti.Babası Charlie’den yana kuşkum yoktu.Kızının hayatını kurtardığımı düşündüğü için o da bana yardımcı olmayı istiyordu.

Yaşanan olayı hatırladım.Bella’ya doğru koşan pitbull..ahh hayır.”Kes şunu”diye emrettim kendi kendime.Zihnimi bu olaydan kopararak odama,valizimi almaya gittim.Uçağım 12de kalkacaktı.Ne kadar itiraz etsem de ablam beni İstanbul’a kadar bırakacağını söyledi.Saat daha erken olduğu için İstanbula zamanında yetişecektik.

Her ne kadar Çanakkale’den bu kadar erken ayrıldığıma üzülsem de en azından arkadaşlarımla vedalaşmak gibi bir problemim olmayacaktı.Onlara zaten dün veda etmiştim.Hepsi bu sabah gelmek istiyordu fakat gelmemeleri konusunda ne kadar ısrarcı olduğumu görünce kabul etmek zorunda kalmışlardı.İnadımı kıramayacaklarını ve son an vedalarından nefret ettiğimi biliyorlardı.Zafer kazanmış bir edayla gülümsedim ve pijamalarımdan kurtularak kot pantolonumla mavi V yakalı bluzumu giydim.Ceketimi de valizimin üstüne koymuştum çünkü Washington’a indiğimde lazım olacaktı.

Sonunda hazır olduğumda evime son bir kez baktım.Bir yıl sonra üniversite sınavına girmek için geri döndüğümde hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünerek ve odaları bir bir geçerek dış kapıya ulaştım.Ablam zaten dışarıda arabada beni bekliyordu.

Ablamla araba yolculuğu benim gitmem dışında ki konuları konuşmakla geçmişti.Ablam artık bu konuyu açmak istemediğimi biliyordu.Ne derse desin kararımın değişmeyeceğini de.Sonunda saat 11 sularında İstanbul Esenboğa havaalanına varmıştık.Havaalanında beni öğrenci değiştirme programından sorumlu müdür ve bu programı bana öneren öğretmenim karşılamıştı.Aklım Forksta yaşamla o kadar meşguldü ki onlarla ne konuştuğumu tam olarak fark etmiyordum.Sonunda tüm prosedürler tamamlandı.Ablamla bir süre birbirimize sarıldık.Bu kelimelerden daha çok şeyi ifade ediyordu.Ona son defa el salladım.Uçağım havalanırken geride bıraktığım şeyleri düşündüm ve bulutları izlerken gözlerimin yavaşça kapandığını hissettim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
.тωιℓιgнт.
Sarımsak
Sarımsak
.тωιℓιgнт.


Kadın Mesaj Sayısı : 2
Yaş : 29
Kayıt tarihi : 30/01/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Ocak 30, 2009 10:02 pm

teşekkürler Türk versiyonu çok güzel olmuş... (=
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
dilara
Sarımsak
Sarımsak



Kadın Mesaj Sayısı : 2
Yaş : 28
Kayıt tarihi : 18/04/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Nis. 24, 2009 1:47 pm

vay çok güzel olmuş seni tebrik ederim
yazarlığı hiç düşündün mü?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hazell
Sarımsak
Sarımsak



Kadın Mesaj Sayısı : 17
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 17/05/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimePaz Mayıs 17, 2009 8:51 pm

gerçekten güzel olmuşşş ee devamı ne ne zamn gelcek Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimePerş. Mayıs 28, 2009 7:12 pm

.тωιℓιgнт. ; beğenmene sevindim ama bu Türk versiyonu sayılmaz sadece başrolü Türk yaptım lol!

dilara ; yazarlık mı Shocked beğenmene çok sevindim canım Cool

hazell ; canım yorumun için teşekkürler...devamı hemen geliyor lol!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimePerş. Mayıs 28, 2009 7:14 pm

Yeni bölüm..beğenirsiniz umarım..iyi okumalar

Bölüm 2:Forks

Washington havaalanına indiğimde yağmur yağdığını fark ettim. Dışarısı gerçekten soğuk olmalıydı.Uçağa binmeden önce montumu valizden çıkarmayı unutmuştum.İnce krem rengi ceketim beni dışarının soğuğundan koruyamıyordu.Kahretsin!Türkiye şuanda sıcacıktı.

Havaalanına vardığımda diğer Port Angeles’a giden uçağımın kalkmasına daha 1 saat vardı.Kendimi hemen havaalanında ki sıcak bir cafeye attım ve kendime sert bir kahve söyledim.Sürekli İngilizceyle yaşayacağım anlar başlamıştı işte.İngilizceme güveniyordum bu konuda belki bir problemim olmayacaktı fakat etrafımı dinlerken Türkçe’yi özleyeceğimi fark ettim.Herhangi bir mesaj gelmiş mi diye telefonu mu açtım.Telefonum kapalıyken 3 mesaj gelmişti.Üçü de aynı önemsiz kişiye aitti.Okumama bile gerek yoktu ama yersiz bir merakla üçüne de baktım.

“Ela bunu yapmamalıydın.Beni affet..son bir defa şans ver lütfen.Çanakkale’ye geri dön lütfen.Seni seviyorum..lütfen Ela lütfen geri dön.”

“Ela seni seviyorum affet beni..Seni unutamıyorum.Bana,bize yeni bir şans ver n’olur.Herkes 2.bir şansı hak eder.Lütfen..”

“Senin de beni hala eskisi gibi sevdiğini biliyorum Ela.Türkiye’ye geri dön.Beni cezalandırmak için bunu yapma.”


“Beni cezalandırmak için bunu yapma.”Sırf onu cezalandırmak için mi Forksa gittiğimi sanıyordu.Ne aptallık!Beni bu kadar tanımayan bir insan için mi acı çekmiştim bir ay önce.Bunun için mi üzülmüştüm.Ahh..o beni aldatmıştı ve tüm şansını kaybetmişti.2.şanslar sadece hak edenlere verilirdi ve Kaan bunu kesinlikle hak etmiyordu.Artık onun için hiçbir şey hissetmediğimi fark ettiğimde elimde olmadan gülümsedim ve sert kahvemden büyük bir yudum aldım.Bu beni gerçekten uyandırmıştı.

Batıya doğru uçtuğum için zaman kaybetmiştim ve bu gerçekten yorucuydu.Uçakta uyumuş olmam ve sert kahvede ki kafein Port Angles’a kadar beni uyanık tutmayı başardı.Port Anglesda en az Washington kadar soğuktu fakat bu sefer uçağa binmeden önce valizimden dizlerimin üzerine kadar gelen uzun siyah montumu almıştım.

Ben valizimin şeritten geçmesini beklerken Bella’nın emniyet şeridinin öteki tarafından bana neşeyle el salladığını gördüm.Charlie de onun yanında durumu hoş gören bir ifadeyle gülümsüyordu.Beni burada neşeyle bekleyen birilerinin olduğunu görmek beni de neşelendirmişti.Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim ve valizimi sürükleyerek onların yanına gittim.Bella hemen boynuma sarıldı.

“Ela hoş geldin.”dedi coşkuyla.Onun bu coşkusuna gülümseyerek yanıt verdim.Charlie’ye döndüm o da beni bir baba gibi kucaklamıştı.Bu kısa bir an için hüzünlendirse de aklımı yaşadığım ana yönlendirdim.

“Merhaba Ela”
“Merhaba Charlie”
Aslında normal şartlarda ona Mr.Swan olarak hitap etmem gerekirdi fakat biz o safhaları Londra’da geçmiştik.Havanın son derece soğuk olmasına karşın bana burayı sevdirecek bir şeyler olması güzeldi.

Charlie beni almaya polis arabasıyla gelmişti.Arabada giderken daha çok Bella nın neşeli gevezeliklerini dinlemek zorunda kalmıştık.Bundan şikayetçi değildim Charlie de kızı mutlu olduğu için mutlu görünüyordu.Fakat gene de”Ela uzun yoldan geldi Bella.İstersen bu konuşmaları önümüzde ki günlere saklayalım.”dedi.Bella kısa bir an için somurtmuştu ama sonra yeniden gülümsedi.

“Senin bizimle kalacağına o kadar çok seviniyorum ki”dedi.Bunu o kadar içtenlikle söylemişti ki..Ona doğru gülümsedim ve gerçekten içimden gelerek “Ben de” dedim.Yolun bu kısmı biraz daha durgun geçiyordu.Birden Charlie’nin kısa bir tereddüt anında yavaşladığını hissettim.Sonra yeniden hızlandık.Charlie bir şeyler söyleyecek diye düşündüm.Nitekim onun Ela diye söze başlaması bu düşüncemi haklı çıkarmıştı.

“Ela”
“Evet?”
Konuşmanın devamının nereye gittiğini göremiyordum ama bir şeylerin Charlie yi tereddütte bıraktığı kesindi.
“Senin için bir araba bakmamı rica etmiştin hatırladın mı?”
“Evet.”
diye mırıldandım.Buraya geleceğim için özel bir izinle ehliyet almıştım.Burada araba sürmek için yaşım tutuyordu ne de olsa.
“Ben senin için iyi bir araba buldum,hem de ucuz.”
“Bu çok iyi bir haber.”
dedim.”Markası ne?”
“Bir kamyonet,Chevy.”
“Kaç model?”
“Eski sahibi Billy motor üzerinde gerçekten iyi çalıştı.Sadece birkaç yaşında.1960 civarı modeli de.”
“1960..şeyy sık sık arızala-Bir dakika Charlie sen eski sahibi mi dedin?”
“Evet,aslında ben senin için onu aldım gibi.”
“Ah Charlie..Ben bunu kabul edemem.”
“Lütfen Ela.Ucuzdu zaten.Burada mutlu olmanı isterim.”
dedi hızlıca.Sıkıntısı benim arabayı kabul etmeyeceğimi bilmesiydi.Charlie’yi kırmak istemiyordum ama bunu kabul edemezdim.

Bu sürede Bella hiç konuşmamıştı fakat aniden araya girdi.

“Ela lütfen.”Gözlerinde ki istek o kadar yoğundu ki…Hayır dersem çok kırılacağını biliyordum.
“Bana öyle bakma.Bu hiç adil değil.”pes etmek üzereydim.Sesim zayıf çıkmıştı.Bella zayıf noktamı yakaladığı gibi üstelemeye başladı.
“Lütfen Ela lütfen.”Gözleri öyle kırılgan bakıyordu ki.Derin bir nefes aldım bunu ödeyecektim..mutlaka…
“Peki.”dedim ruhsuzca.Bella bir çığlık attı ve kollarını boynuma dolayarak bir kahkaha attı.
“Beni kırmayacağını biliyordum.”Suratımı asmaya çalıştım fakat kahkahaları o kadar içtendi ki sonunda gülümsemiştim.Charlie de dikiz aynasından bakıp gülümseyerek “Teşekkürler”dedi.

Artık Forks a yaklaşmak üzere olduğumuzu hissediyordum.Arabanın camından dışarı baktığımda her yer yeşildi.Yemyeşil..Bu çok güzeldi fakat çok yabancıydı.Çanakkale de de yeşil renk çoktu fakat orada her renkten vardı..sadece yeşil değil.

1 saatlik yolculuğun ardından Swanların evine varmıştık.Arkasında geniş bir ağaçlığın bulunduğu iki katlı mütevazı bir evdi.Evin önünde ki cadde de yeni aracım olan Chevy marka kamyonet duruyordu.Rengi soluk kırmızıydı,en sevdiğim araç türleri gibi yerden hatırı sayılır şekilde yüksekti.Büyük yuvarlak çamurlukları krem ve kırmızı renk desenli deri koltukları vardı.Çalışıp çalışmadığından emin olamasam da kamyonetimi görür görmez sevmiştim.

“Charlie bu harika.Çok teşekkürler.”Elbette bu kelimeler ona minnetimi anlatmıyordu fakat yine de bir aracıydılar.
“Beğendiğine sevindim.”dedi mahcup bir şekilde.

Charlie bana caddeyle beraber geniş ağaçlığı da gören üst katın batı kanadında ki büyük odayı vermişti.Zemin ahşaptı ve duvarlar bordo renkteydi.Pencerede ki açık bordo perdeler duvarların bir parçası gibi görünüyordu.Odada çok fazla eşya yoktu.Sadece bir yatak,ahşap bir gardırop,köşede duran eski bir sallanan sandalye(bu ayrıntı hoşuma gitmişti) ve zarif bir çalışma masası vardı.Yatağımın yanında iki çekmeceli ufak bir komodin duruyordu.Aslında eşyaların renkleri ve biçimleri değişse ve büyük bir kitaplık eklense benim Çanakkale’de ki odama çok benziyordu.

Eşyalarımı yukarı çıkarmak zor olmamıştı.Zaten bir tane büyük valizim dışında eşyam yoktu.Charlie ve Bella odama rahatça yerleşebilmem için beni yalnız bırakmışlardı.Gerçekten çok düşünceli bir davranıştı bu.Büyük valizi büyük bir güç sarf ederek yatağın üzerine çıkardım ve fermuarlarını açtım.

İlk önce laptopumu çıkarıp çalışma masasının üzerine koydum.Bu arada telefonumu çıkardım.Yurtdışı ayarları yapılmıştı.Merak etmesin diye ablamı aradım.Ona vardığımı ve odama yerleşmekte olduğumu söyledim.Kısa bir görüşmeden sonra eşyalarımı yerleştirme işlemime devam ediyordum.

Kıyafetlerimi,ayakkabılarımı gardıroba yerleştirdim.Romanlarımın çoğunu Çanakkale’de bırakmak zorunda kalmıştım.Burada iyi bir kitapçı olduğunu dileyerek getirdiğim az miktarda romanı(yaklaşık 10-15 tane)çalışma masasının yanında yere üst üste dizdim.Diğer gereçlerimi çıkarıp kendimi yatağa attığımda gerçekten yorgun olduğumu fark ettim.Gözlerimi hafifçe kapattım ve yarın okulun iyi geçmesini umdum.Ben bu şekilde yatarken kapım hafifçe tıklatıldı.Yatakta hafifçe doğrularak

“Gelebilirsin.”dedim.Bella yüzünde yumuşak bir gülümsemeyle içeri süzüldü.
“Odana yerleşmiş görünüyorsun.”dedi.
“Evet hemen hemen her şeyi yerleştirdim.”
“Odanı beğendin mi?”
“Evet..çok güzel”
dedim.Gerçekten beğenmiştim.Beğendiğimi duyunca gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı.
“Aç olmalısın.”

O bunu söyleyene kadar fark etmemiştim.Midem açlıkla buruluyordu.Washington da içtiğim kahve dışında mideme saatlerdir bir şey girmediğini hatırladığımda kendi kendime güldüm.

“Gerçekten de acıktım.”dedim.Cevabım üzerine o da güldü.
“O halde yemeğe inelim.”
“Peki.”dedim ve onun peşinden mutfağa indim.Ferah bir mutfaktı.Penceresi yoktu ama zaten arkası tümüyle camdı.Ormanın yeşilliği tüm güzelliğiyle evin içine yerleşmiş gibiydi.Burayı sevmeye başlıyordum ah birde sürekli soğuk ve yağışlı olmasaydı.

Akşam yorgun olduğum için izin isteyerek erkenden yatmaya gittim.Dışarıda hala yağmur yağıyordu.Üst katta kaldığım için sağanağın sesi ve çatıda ki rüzgarın uğultusu yatmamı zorlaştırıyordu.Buna kısa sürede alışmam gerekti.Pijamalarımı üzerime geçirdim ve hemen yatağa girdim.Oda sıcak olmasına rağmen yatağın için buz gibiydi.Bir süre titreyerek kendimi ısıtmaya çalıştım.Bütün bir yıl burada kışı yaşayacağımı düşünmek kaşlarımı çatmama sebep oldu.Ama çok yorgundum.Bir süre sonra düşüncelerim tutarsızlaştı ve kendimi biranda uykunun kollarında buldum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hazell
Sarımsak
Sarımsak



Kadın Mesaj Sayısı : 17
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 17/05/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Mayıs 29, 2009 4:22 pm

beni dinleyip eklediin için çok teşekkürler ayy çokk güzel olmuşşşş

döktürmüşsün yinee

biraz yüzsüzlük olcak ama hafta sonu hanii yeni bölüm ne zamn
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Mayıs 29, 2009 6:25 pm

hazell demiş ki:
beni dinleyip eklediin için çok teşekkürler ayy çokk güzel olmuşşşş

döktürmüşsün yinee

biraz yüzsüzlük olcak ama hafta sonu hanii yeni bölüm ne zamn

beğenmene çok sevindim canım Smile)
yeni bölüm çok yakında lol!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
---Bella---
Sarımsak
Sarımsak
---Bella---


Kadın Mesaj Sayısı : 30
Yaş : 29
Kayıt tarihi : 23/05/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Mayıs 29, 2009 9:18 pm

bncede gzl olmş da edward ne zmn gellceek Wink Razz I love you confused Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hazell
Sarımsak
Sarımsak



Kadın Mesaj Sayısı : 17
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 17/05/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimePaz Mayıs 31, 2009 8:31 pm

eee çok yakın dedin olamadımı daha çok yakınn ee hadi ama yazsan artık

insanlara acı çektirmeyi seviyonmu ve ed ne zamn gecek katılıom yada gelmicek miii
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ewans
Sarımsak
Sarımsak
ewans


Kadın Mesaj Sayısı : 11
Yaş : 28
Kayıt tarihi : 02/06/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeÇarş. Haz. 10, 2009 1:59 pm

Yeni böLümü istiyorzz.Gerçektn çoqq qüzeL oLmuss bayıLdm devamını çoqq merakk ediormm Surprised
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimePerş. Haz. 11, 2009 7:35 pm

Beğenilmesine çook sevindim yeni bölüm reklamlardan sonra lol!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimePerş. Haz. 11, 2009 7:37 pm

Bölüm 3:Forks Lisesi

Sabah uyandığımda hava aydınlanmıştı.Hemen saate baktım.Daha saat 6’ydı.Bu okula gitmem için yaklaşık 2,5 saatimin olduğu anlamına geliyordu.Fakat daha fazla yatamazdım.Bir sıçrayışta yataktan kalktım ve hızlıca merdivenleri indim.Charlie giyinmiş sessizce kahvaltısını ediyordu.Bella da benim gibi yeni kalkmış gibiydi.Üzerinde hala pijamaları vardı ve gözlerinden uyku akıyordu.Fakat beni görünce ikisi de gülümsedi.
“Günaydın Ela.”
“Günaydın.”
“Odanda rahat ettin mi?”dedi Charlie tereddütlü bir biçimde.Hemen gülümseyerek “Çok rahat ettim.Gerçekten güzel bir oda.”dedim.
“Beğenmene sevindim.”şimdi yüzünden tereddüt silinmiş hafif bir mahcubiyet vardı.”Benim gitmem lazım.Malum iş.Sorun olmaz değil mi Ela?”
“Hayır Charlie.Senin bir işin var.”
“Teşekkürler.Bella hadi hazırlan sende.Okula bırakayım seni.”
“Baba okulumun başlamasına daha 1,5 saatten fazla var.”diye sızlandı Bella.Bunu duyunca gülümsedim.
“Charlie istersen Bellayı okula ben bırakayım.Forksu öğrenmem gerek zaten.”

Charlie tereddütlüydü fakat ben bunları söylediğimde Bella’nın yüzü aydınlanmıştı.
“Yani sen bilirsin.”
“Bu harika olur çok sağ ol Ela.”dedi Bella.Belli ki okula erkenden gitmek moralini bozuyordu ve çok haklıydı.
“Tamam o zaman.Size iyi dersler.Ben çıkıyorum.”
“Tamam Charlie sana da iyi işler.”
“Güle güle baba.”

Şef Swan ın evden çıktığını belirten kapı sesi duyulduğunda Bellayla kahvaltı ediyorduk.
“Eee..heyecanlı mısın okul için?”dedi.
“Çook.”dedim alayla.Buraya geldiğimde bir şey fark etmiştim.Burada ki herkes az güneş ışığı görmekten dolayı çok beyazdı.Bende esmer sayılmazdım ama buraya gelmeden önce Çanakkale de hala denize girilebildiği için güneşten hafifçe yanmıştım.Bu Çanakkale de bir sorun değildi.Oraya göre esmer bile sayılmazdım.Çok yanmayı sevmediğim için böyleydim.Zaten tenimin kendi rengi en az buradakiler kadar beyazdı.Fakat aynada Bella ile kendime baktığımda fark hiçte iç açıcı değildi.Onun fildişi gibi beyaz tenine karşılık buğday renginde ki tenim çok dikkat çekiyordu.Burada zaten dışarıdan gelen öğrenci olarak yeterince dikkat çekecektim bu ten rengimin de buna hiç faydası olmayacaktı.Hoş tenimin rengi 3 ayda eski haline dönecekti ama önemli olan ilk günleri atlatmaktı.

“Hayır” diye sızlandım kendi kendime.Böyle düşünmek işleri kolaylaştırmıyor.Şimdi sıcak bir duş zamanı.Evet gerçekten ihtiyacım olan sıcak bir duştu.Bellaya duş alacağımı söylediğimde beni banyoya götürdü ve gerekli şeyleri anlatarak okulu için hazırlanmaya gitti.Bende odamdan temizlik malzemelerimi alarak banyonun yolunu tuttum.

Rahatlatıcı bir duşun ardından banyodan çıkıp odama giyinmeye gittim.Burada okullarda forma giyme zorunluluğunun olmaması benim için hoş bir değişiklikti.Bunun için gardırobumu açarak kıyafetlerimi gözden geçirdim.Dar siyah pantolonumla siyah bluzumda karar kılarak onları üzerime geçirdim.Siyah sırt çantamı alarak okuldan isteyecekleri belgelerle 1-2 defteri içine attım.Krem rengi uzun el örgüsü süveterimi giydim,montumu elime aldım ve siyah uzun botlarımı kapının önüne götürdüm.Her Amerikan evinde ayakkabıyla içeriye girilmiyordu.Burada da durum öyleydi.

Kurutma makinemin maşasıyla sırtıma dökülen saçlarımın buklelerini düzelttim ve onların sırtıma serbestçe dökülmesine izin verdim.Burada saç toplama zorunluluğunun olmaması ayrı bir güzellikti.

Giyindiğimde aynadaki yansımamı kontrol ettikten sonra aşağıya indim.Saat 7.30du.Bella hazırlanmış benim inmemi bekliyordu.Merdivenlerden indiğimi gördüğünde gülümsedi.Onun bu içten gülümsemesine karşılık vererek bende gülümsedim.Beraber yağmurlu havaya adım attık ve koşar adımlarla kamyonetime gittik.

Kamyonetimin içi temiz ve kuruydu.Anahtarı takıp marşa bastığımda motor hemencecik çalıştı fakat çok sesi çok yüksekti.Her güzel şeyin bir kusuru vardı elbette.Bella motorun kükremesini duyduğunda önce yerinden sıçramış sonra da bir kahkaha atmıştı.Ben de onunla beraber bir kahkaha attım.Radyonun çalıştığını gördüğümde elimde olmadan sırıttım.
“Evet Bella.Yolu tarif et bakalım.”

Tarifleri son derece basitti.Onun okulunu hemencecik buldum.Bana liseye giden yolu ayrıntılı bir şekilde anlattı ve sonra iyi bir gün geçirmemi dileyerek arabamdan inip koşar adım okuluna yollandı.Okulumu bulmak o kadar da zor olmamıştı.İçimden Bella’ya teşekkür ederek kamyonetime bir park yeri aranmaya başladım.Park yerini bulduğumda orada ki araçların hemen hemen hepsinin benimki gibi eski olduğunu görmek gülmeme neden oldu.Öğrencilerin bol bulunduğu yerlerde genelde daha göz alıcı modeller tercih edilirdi.Burada ki en göze çapan araç gümüş renkli gıcır gıcır bir Volvo’ydu.Sonunda diğer araçların içinde kamyonetime uygun bir boşluk buldum ve onu hemen park ettim.Motoru durdurduğumda kulaklarımın bu sessizliğe alışmasının zaman alması bir kahkahalarla gülmeme neden oldu.Fakat kendimi hemen toparlayarak okulun ön bahçesine gittim.


Yapı küçük kırmızı tuğlalardan oluşan bir grup evi andırıyordu ve lise olduğunu anlayabileceğiniz tek yer ön bahçe kapısının üstünde “Forks Lisesi” yazılı tabelaydı.Biraz etrafıma bakındıktan sonra hızlı adımlarla kapısının önünde Ön Ofis yazan ilk binaya gittim.Odaya yaklaştığım her adımda kalbimin atışları ritmik olarak hızlanıyordu.Kapının önünde kendimi sakinleştirmek için derin bir nefes aldım ve kapıyı açarak içeri girdim.

Küçük bir odaydı.İyi bir aydınlatması vardı ve gayet sıcak bir yerdi.Oda üzerinde tel sepetler bulunan uzun bir tezgahla ikiye bölünmüş gibiydi.Tezgahın ardında ki bir masada orta yaşlı,kızıl-kahve saçlı bir kadın oturuyordu.Ben içeri girince kafasını masasının üzerinde ki kağıtlardan kaldırdı.Yüzümü gördüğünde yüzünde tereddütlü bir şaşkınlık ifadesi belirmişti.Bunda ten rengimin etkisini merak edip hafifçe iç geçirdim.Böyle tepkileri bekliyordum elbette.
“Merhaba.”dedim gülümsemeye çalışarak.”Ben Ela Yüksel.”

Adımı duyduğunda geniş bir gülümseme kadının yüzüne yayıldı.”Elbette.”dedi heyecanla.”Türkiye’den öğrenci değiştirme programıyla gelen öğrenci olmalısın.”dedi yavaş ve anlaşılır konuşmaya özen göstererek.Bunun nedeninin iyi İngilizce bilmiyor olabileceğimi düşündüğünden kaynaklandığına emindim.Gerçekten ince bir davranıştı.
“Evet.Bu da belgelerim.”dedim çantamdan Türkiye’de sorumlu müdürün bana verdiği belgeleri çıkararak.Belgelerimi hemen aldı ve orada ki bir dosyaya koydu.Büyük bir kağıt yığınından 2 kağıt çıkararak bana uzattı.”Bunlar ders programın ve okulun bir haritası.Şu da” şimdi elinde ki 3.kağıdı işaret ediyordu “Gün boyunca girdiğin derslerin öğretmenlerine imzalatacağın kağıt.Akşam paydos vaktinde buraya getireceksin.”dedi.

Kağıtların hepsini aldım.Kadın gireceğim dersleri incelemiş ve her bir sınıfa en kısa yoldan nasıl gidebileceğimi işaretlemişti.Ona teşekkür ederek odadan dışarı çıktım.Hafif bir yağmur çiseliyordu.Kapüşonumu gözlerim hizasına kadar çekerek dikkat çekmemeye çalıştım.Böylece tanınmadan rahat bir şekilde ders programımı inceleyebiliyordum.Orada ki okulumda almadığım 2 yabancı dil burada okutuluyordu.İspanyolca ve Fransızca.Aslında bu iki dili de normalde öğrenmek istiyordum fakat buradakiler benden muhtemelen çok ileridelerdi.Bunu ne yapacağımı düşünerek kafeteryaya gittim.

Cebimden çıkardığım okul haritasına hızlı bir bakış atarak onu ezberlemeye çalıştım.Sırada ki dersimin olduğu 3 numaralı sınıfa giderken haritayı cebime tıkmıştım bile.Sınıfa yaklaştıkça kalp atışımın hızlandığını hissettim.Derin bir nefes alarak kendi kendime “Bunu yapabilirsin.”diyerek cesaret verdim 3 numaralı sınıfa adımımı attım.Sınıfa giren herkes gibi montumu çıkarıp askıya astım.

Sınıf küçüktü ama neredeyse bütün öğrenciler sınıfa girmiş ve yerlerine yerleşmişlerdi bile.Masasının üzerinde ki isim kartında Mr.Mason yazan öğretmenin yanına gittim ve kısaca kendimi tanıştırdım.Önce bana uzaydan gelmişim gibi baktı sonra kendini toparlayarak ders hakkında kısa bir bilgi vererek beni arkadaki boş sıraya yolladı.

Beni sınıfa tanıştırmadığı halde gören herkes ağzı bir karış açık kalmış bir halde bana bakıyordu.En arka sırada oturmama rağmen yeni sınıf arkadaşlarım bir şekilde beni izlemeyi başarabiliyorlardı.Neredeyse güneşte az da olsa yandığım için kendime lanet okumak üzereydim.Buraya geleceğimi bile bile bunu yapmak aptallıktı.Tenimin doğal rengi kesinlikle burada dikkat çekmezdi.

Bana bakan ilgi dolu gözlere bakmamak için kafamı Mr Mason un verdiği okuma listesine çevirdim.Bir klasik hayranı olan edebiyat öğretmenim Ümit hocanın yaptırdığı özetlerin işime burada yarıyor olması hoşuma gitmişti.Ben bunları düşünürken öğretmen tekdüze bir sesle dersi anlatmaya koyuldu.İngilizcemi geliştirmiş olmamın meyvelerini toplamak güzeldi.

Oldukça uzakta çalıyormuş izlenimi veren zil sesiyle yerimden kalktım.Eşyalarımı toplayıp çantama tıkmıştım ki cildiyle problem yaşıyormuş gibi görünen yağlı saçlı bir çocuk yaklaştı.
“Sen Ela Yüksel’sın öyle değil mi?”dedi.Onun bu sözlerine kaşlarımı çattım.İsmimin İngilizce okunulmasından hoşlanmıyordum.Sanki benim ismim değilmiş gibi geliyordu.Oysa o kadar farklı okunmuyordu.Yine de söylediğini “Ela Yüksel” diye düzeltme gereği duydum.

Ben çocukla konuşurken sınıfta ki tüm başlar bize doğru dönmüştü.Bu tahmin ettiğimden daha rahatsız edici bir durumdu.
“Bir sonra ki dersin ne?”diye sorduğunu duydum.Cebime haritayla beraber koyduğum ders programımı çıkardım ve sırada ki dersimin ne olduğuna baktım.
“Yönetim dersi,6.binada Jefferson’la”
“Tamam benim dersimde 4.binada.İstersen sana sınıfına kadar eşlik edebilirim.”dedi umutla ve adını söylemeyi unuttuğunu hatırlayarak “ben Eric.”diye ekledi mahcup bir şekilde.
“Teşekkürler” dedim ve montumu almak için askıların oraya gittim.Peşimden geldiğini biliyordum.Montlarımızı giyip kendimizi yağmurlu havaya attık.Bu sürekli yağmur beni çıldırtıyordu.Kuru bir toprak parçası görmeyi özlemiştim.

Biz sınıfa doğru giderken geçtiğimiz her yerde ki kafaların bana dönüyor olması çok sinir bozucuydu.
“Burası Türkiye’den çok farklı ha?”
“Kesinlikle.”
“Orada çok yağmur yağmıyor öyle değil mi?”
“Buraya bir haftada yağan yağmur oraya bir yılda yağıyor.”dedim durumu özetleyerek.
“Vayy..bu nasıl bir şey acaba?”
“Fazlasıyla dengeli.”

Yolun kalanında konuşmamıştık.Sonunda Eric beni sınıfın kapısına kadar geçirdi.Çok fazla yardımseverdi.”İyi dersler.Belki başka ortak dersimiz vardır.”dedi.Sesinde ki umudu duyduğumda gülümsemeye çalıştım fakat başaramadığımı biliyordum.

Sınıfa girdim.Türkiye deki okulumdan farklı 1-2 dersim vardı..orada olup ta burada olmayan ve burada olup ta orada olmayan.Bu derste onlardan biriydi.Neyse ki ders çabucak geçti.Saatler birbirinin aynısı bir şekilde geçiyordu.Şimdi gördüğüm yüzleri yavaşça ayırt edebilmeye başlamıştım.Her sınıfta en azından bir tane kendine güvenen biri çıkıp Forksu beğenip beğenmediğimi ve Türkiye’nin nasıl bir yer olduğu ile ilgili sorular sorup duruyordu.

Bütün bir gün boyunca kendimi sınıf önünde tanıtmamı isteyen trigonometri dersinin öğretmeni Mr Varner dı.Sayısal derslerden pek hoşlanmazdım ama zihnim garip bir şekilde hesap işlerine yatkındı.

Kendimi tanıtırken sabahtan beri ilk defa tenimde ki hafif bronzluktan memnun kalmıştım.Çünkü tenimin kendi rengi en ufak şeylerde kızarmaya meyilliydi.En azından hafif bronzluğum kızarıklığımı örtüyordu.

Trigonometri ve İspanyolca derslerinde Jessica isminde bir kızla oturmuştum.Minyon bir tipi vardı.Ben 1.72 boyundaydım.Benden en az 10cm kısa duruyordu.Fakat kısa kabarık saçları bu farkı 5cm düşürmeye yetecek kadar hacimliydi.

Öğle arasında kafeteryaya giderken dersler ve öğretmenlerle ilgili boş boş konuşuyordu.Onu dinliyormuş gibi yapıyordum ama aklım farklı yerlerdeydi.Beni bazı arkadaşlarıyla tanıştırmıştı şimdi onlarla aynı masada oturuyorduk.Hepsi Jessica’nın benimle konuşma cesaretinden etkilenmiş gibiydi.Hepsini ismini aklımda tutmaya çalışmama gerek yoktu.Zaten belleğim onların adlarıyla yüzlerini etiketlemiş beynimde uygun yerlere yerleştirmişti.İhtiyacım olduğunda onlara ulaşabilirdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hazell
Sarımsak
Sarımsak



Kadın Mesaj Sayısı : 17
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 17/05/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeÇarş. Haz. 17, 2009 11:53 am

ya ben uzun zamandır yazamıyorumm yorummm özür dilerm

nese bizim külüstür bozulduuu

önemli deil döndm bn yine

bölüm yine güzeldiiiii

ama twilighta çok benzemişşş Smile

bilerekmi benzettinnnnn?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Haz. 19, 2009 11:47 am

Twilight'a benzer bölümler mevcut hikayemizde.Ama bir yerden sonra öyle ayrılacağız ki kitaptan herkes şok olacak lol!

Yeni bölüm reklamlardan sonra xD
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Haz. 19, 2009 11:48 am

Evet yeni bölüm karşınızda bu bölümde hikayemize Gria'da dahil oluyor kendisini henüz göremiyoruz ama yakında o da ortaya çıkacak. Very Happy Hadi hayırlısı.Bu bölüm biraz kısa ama diğer bölümlerde bu açığı kapatırm ^^; beğenmeniz dileğiyle..iyi okumalar :-w

Bölüm 4:Gria Cullen

Bakışlarımla kafeteryayı tararken gözlerim bizden en uzak masada oturan 5 kişiye takıldı.Önlerinde yiyecek dolu tepsiler bulunmasına rağmen hiçbiri önündeki yemeğe dokunmuyordu.Aralarında gizli bir anlaşma var gibi sessizdiler.Diğer çocuklar gibi bana bakmıyordular.Meraklı bakışlarıyla karşılaşmayacağımı anlayarak serbestçe onları izledim.

Hiçbiri tam olarak birbirine benzemiyordu.Çocuklardan birisi çok kaslı ve iri yarıydı.Televizyonda gördüğüm vücut geliştirmecilere benziyordu.Diğer sarışın olanı ondan biraz daha zayıf fakat onun kadar kaslıydı.Üçüncü bronz saçlı çocuk diğerlerine göre daha çocuksu kalmıştı.Fakat vücudunun kaslı olduğunu buradan fark edebilmiştim.

Kızlardan uzun boylu olan manken gibiydi.Hatta manken demek bile az kalıyordu.Etrafında ki kızlar sadece onunla aynı ortamda bulunarak öz saygılarını kaybedebilirlerdi.Dalgalı altın sarısı saçları neredeyse beline dökülüyordu.Diğer kızsa onun tam tersine kısa kahverengi dağınık saçlara sahipti.Fazlaca zayıftı.Yüz hatları çok zarifti.

Fakat birbirlerine çok fazla benzedikleri noktalar vardı.Beşi de pürüzsüz birer mermer heykel gibi beyazdılar ve hepsinin insanı dehşete düşüren güzellikleri vardı.Yüzleri ancak o kusursuz tablolarda olan melek yüzlerine benziyordu.

Aklıma gelen bir anı şiddetle midemin kasılmasına neden oldu ve düşüncelerimi böldü.Derin bir nefes aldım.Hepsi 2 yıl önce tanıştığım ablamı önemli bir kazadan kurtaran Gria Himonas a benziyordu.Az önce aklımda onlar için yaptığım tasvirleri 2 yıl önce Gria için yapmıştım.Gria çok iyi biriydi.Çok kusursuzdu.Ablamın hayatını kurtardığında 3 ay bizimle kalmıştı.O süre içinde ablamın en yakın arkadaşıydı.Hala bazen telefonda konuşurlardı.

Bir an aklımda Gria’nın yaşadığı yerin neresi olduğunu hatırlamaya çalıştım.Forks?Gerçekten olabilir miydi?Bir keresinde 5 tane evlatlık çocuğu olduğunu söylemişti.Yaşları ortalama olarak gördüğüm çocukların yaşlarıyla tutuyorlardı.Tabi çocukların 2 yılda değişme paylarını aklımda tutmaya çalıştım fakat bu kadar tesadüf çok fazlaydı.İçgüdülerim onların Gria ile bir bağlantısı olduğunu söylüyor düşüncelerimde onları onaylıyordu.İspanyolca da tanıştığım Jessicaya dönerek aklımı kemiren soruyu sordum.

“Onlar kim?”

Bakışlarımı takip ederek kimleri sorduğumu buldu.O onların masasına doğru bakarken masadaki bronz saçlı çocuk dönüp bize doğru baktı.Önce Jessica’ya sonra bana.Gözlerim onunkilerle buluştuğunda kısa bir an ona baktım fakat ben önüme dönemeden o hemen kafasını geri çevirmişti bile.Sanki Jessica onun adını söylemiş o da cevap vermemeye karar verip sadece istemsiz bir şekilde ona bakmış gibiydi.Bu ayrıntıyı beynimin fazla derin olmayan bir köşesine gönderirken neler olduğunu anlamaya çalıştım.

Jessica yanakları kızarıp masaya bakarak kıkırdadı.”Onlar Edward ve Emmett Cullen.Sarışınlarda Rosalie ve Jasper Hale.Az önce giden kızda Alice Cullen’di.Hepsi Doktor Cullen ve karısıyla yaşıyor.”

İsimleri tuhaftı.İlk yurtdışına çıkışım değildi ama ne Londra da ne burada hiç bu isimleri duymamıştım.Alice ismini bir yerden duymuş olabilirdim ama onun dışındakiler..Birden Jessica nın bana Doktor Cullen in karısının adını söylemediğini fark ettim.
“Doktor Cullen’in karısının adı ne?”diye sordum sesimde saklayamadığım sabırsızlıkla.Benim bu sabırsızlığım karşısında önce şaşırdı sonra kayıtsız bir ses tonuyla “Gria Cullen”dedi.”Gria Cullen” dedim kendi kendime.İçgüdülerim her zaman ki gibi beni yanıltmamıştı.Bunlar kesinlikle Gria’nın bizde söz ettiği çocuklarıydı.Yaşları o 2 yıl önce bize söylediğinden farklı görünmüyordu.Kaşlarımı çattım ve tüm bu düşüncelerimi kanıtlaması için masadakilerden izin isteyip kafeteryadan çıktım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hazell
Sarımsak
Sarımsak



Kadın Mesaj Sayısı : 17
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 17/05/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Haz. 19, 2009 2:44 pm

anammm o esme deilmiydiiii nese hade bakammmm işler karışıooo What a Face

YENİİİİ ...

nasıl olsa tatildeyizzzz flower

bak ne kadar şeker bi şekilde snde yeni bölüm istiiioooommm Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Haz. 19, 2009 4:17 pm

Esme yok artık yerine Gria'mız var.Esme'de kim oluyor yahu Gria dururken Razz Elimde bölüm çok zaten ama buraya koymayı unutuyorum Embarassed Hem zaten hemen bitirmeyelim eldekileri sonra beklemek zorunda kalırsınız.Yorumun için sağol Smile)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hazell
Sarımsak
Sarımsak



Kadın Mesaj Sayısı : 17
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 17/05/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Haz. 19, 2009 4:33 pm

önemli deilde buraya koymuyayı unutuyorum derken ? Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Haz. 19, 2009 4:42 pm

Başka sitelerde de yayınlıyorum bu hikayeyi xD
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hazell
Sarımsak
Sarımsak



Kadın Mesaj Sayısı : 17
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 17/05/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeCuma Haz. 19, 2009 7:56 pm

hıhıhııı hangiii?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
chiklet
Sarımsak
Sarımsak



Kadın Mesaj Sayısı : 1
Yaş : 28
Kayıt tarihi : 22/06/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimePtsi Haz. 22, 2009 11:00 am

yenisi neeerdee yaa Sad
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimePtsi Haz. 22, 2009 11:01 am

Reklamlardan sonra geliyor lol!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
мяѕ.¢υℓℓєη
Sarımsak
Sarımsak
мяѕ.¢υℓℓєη


Kadın Mesaj Sayısı : 21
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 23/11/08

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimePtsi Haz. 22, 2009 11:12 am

Bölüm 5:Nefret Dolu Gözler

Kafeteryadan çıkıp telefonumu çıkardım.Gria’nın 2yıl içinde numarasını değiştirmemiş olduğunu ümit ederek rehberden adını bulup onu aradım.Gergin bir bekleyişin sonunda telefonun çalmasıyla kalp atışlarım hızlandı.Gria numarasını değiştirmemişti.Telefon 3 defa çaldıktan sonra açıldı.


“Gria?”

“Evet.”
dedi sesi hala hatırladığım gibi sıcak ve dostaneydi.

“Ben Ela.”diye kendimi tanıtarak söze başladım.

“Ela!Bu ne hoş bir sürpriz.Aramanı neye borçluyum?”Sesinde ki hafif şüpheyi göz ardı ettim.

“Şey..”söze nasıl başlayacağımı bilemiyordum.Biraz düşündükten sonra direkt ona Forksta oturup oturmadığını sormaya karar verdim.

“Gria ben şuanda Forkstayım.”dedim hızlıca.Ben bunu söylediğimde zaten onun bunu bildiğini anlamıştım.

“Ah..gerçekten mi?Ben de Forksta oturuyorum.Fakat şuanda İtalya’da 3 aylık bir tıp seminerindeyim.Keşke orada olsaydım seni gerçekten özledim.”

Tıp semineri..normal koşullar altında bunun benim için yetmesi gerekiyordu.Fakat onun bana bu kadar gereksiz ayrıntı vermesi içime bir şüphe düşürmüştü.Neler oluyordu burada?

“Öyle mi?Neyse zaten ben 1 yıl boyunca buradayım.Geri döndüğünde görüşebiliriz.”

“Gerçekten de..”
sesi hafif telaşlıydı.Kısa bir duraksamanın ardından “Birdenbire aklına gelme sebebim ne acaba?”dedi şakayla karışık bir merakla.

“Çocukların.”dedim kısaca.Cevap vermedi bir süre.

“Onlarla konuşmaya gittin mi?” Sesi biraz telaşlı çıkmıştı.

“Hayır.”

“Hmm..”

“Neyse Gria sesini duyduğuma sevindim fakat şimdi derse gitmem gerek.”


Bu tam olarak doğru sayılmazdı.En azından öğle yemeğinin bittiğini belirten zil çalmasına henüz 20 dakika vardı..Gria bundan memnun olmuş gibi bana kısaca iyi dersler diledi ve karşılıklı iyi dileklerin ardından telefonu kapattık.

Kafeteryaya gittim ve Jessica’nın diğerleriyle birlikte beni orada beklediğini gördüm.Hızlı bir özür mırıldanarak yerime oturdum.Jessica niye gittiğimi sormadı ben de rahat bir şekilde Cullenleri izlemeye başladım.Birdenbire bronz saçlı olan kafasını bana çevirdi ve gözlerinde tuhaf bir merak ve beklenti vardı.Acaba Gria onlara benden bahsetmiş miydi?

“Bronz saçlı olan kim?”dedim Jessica’ya.

Ben soruyu sorduğumda başını yine bizim masamıza doğru çevirdi.Gözlerinde ki korkmuş bir ifade görünce şaşırdım fakat ben onun bakışlarına bir anlam veremeden önüne döndü.

“O Edward.Çok mükemmeldir.Fakat boşuna umutlanma.Sanırım burada ki hiçbir kız ona göre güzel değil.”Bunları söylerken yüzünü buruşturmasından onu ne zaman reddettiğini merak ettim.

Güldüğümü görmesin diye başımı çantama çevirdim ve bir şeyler arıyormuş gibi içini karıştırdım.Yüz ifademi normale çevirene kadar(ki bu 5 saniyeden fazla değildi)çantamla oyalanmaya devam ettim sonra ona tekrar baktım.

Önüne bakıyordu fakat onun güldüğüne yemin edebilirdim.Birkaç dakika sonra hepsi masalarından kalktı.Yürüyüşlerinde ki zarafeti izlemek rahatsız ediciydi.

Adı Angela olan utangaç bir kızla beraber ortak aldığımız biyoloji dersi için biyoloji-2 sınıfına gittik.Sınıf Türkiye’de normal bir sınıfta göremeyeceğiniz bir şekilde dersin her türlü araç-gereciyle donatılmıştı.

Neyse ki hepsinin ne olduğunu biliyordum.Eski okulumda ki biyoloji öğretmeni Faik hocanın asistanı olmak okulun biyoloji laboratuarını rahatça kullanmam anlamına geliyordu.

Ben de deney yapmayı sevdiğim için laboratuara sık sık uğramıştım.Şimdi bu özelliğimin hayat kurtarıcısı olmasının memnuniyetiyle gülümsedim.

Sınıfa beraber geldiğim Angela bir başkasıyla oturuyordu.Öğretmene kağıdı imzalatırken gözlerimle sınıfta oturabileceğim boş bir sıra arıyordum.Tek boş yer orta bölümün en arkasında ki Edward Cullen’in yanı gibi görünüyordu.

Öğretmen bana dersin işlenişini kısaca anlattıktan sonra boş sıraya doğru yürüdüm.Edward Cullen sırada bana yer açarken onunla göz göze geldim.Fakat gördüğüm gözler hiç beklemediğim şekilde düşmanca ve nefret doluydu.

Şaşırmıştım, o benimle göz temasını kesinceye kadar ona bakmayı sürdürdüm.Sonunda gözlerini önüne çevirdi.Eğer bakışları alev alsaydı önünde ki sıra çoktan kül olmuştu.

Onun bakışlarının sırrını merak ederek yerime oturdum.Sandalyesinin benden en uzak ucuna oturmuş,çenesi sinirden kasılmıştı.Onu bu kadar sinirlendirecek ne yapmış olabileceğimi merak ettim.

Hiç iyi bir sonuç almayacağımı bile bile ona “Merhaba.”dedim.Kafasını hafifçe sallayarak başını benden yapabildiği kadar uzağa çekti.

Aklım Gria’nın yanıtları ve onun nefret dolu bakışları için yüzlerce tahmin üretiyordu fakat hiçbirinin manası yoktu.Sonunda onun aklımı dağıtmasını engellemenin tek yolunun yüzünü görmeyecek şekilde oturmak olduğuna karar verdim.

Saçlarımı bir araya getirip sol omzuma atarak aramıza bir perde çekmiş oldum.Fakat bu benim ona bakma dürtümü engelleyemiyordu.

Göz ucumla ders boyunca ona baktım.Bütün bir ders pozisyonunu hiç bozmamıştı.Sol bacağının üzerindeki elini sert bir yumruk yapmış olduğunu görebiliyordum,fildişi teninden damarları görünüyordu.

Uzun kollu beyaz gömleğinin kollarını dirseğine kadar sıvamıştı.Kollarının şaşırtıcı bir şekilde kaslı olduğunu gördüm.İriyarı kardeşinin yanında göründüğü kadar zayıf ve güçsüz değildi.

Son dersin gelmesine az kalmış olduğundan mı yoksa benim beynimin çalışma hızından mı bilmiyordum ama bu ders bana ötekilerine nazaran çok uzun gelmişti.Bu çocuğun derdi neydi?Sorun ben olamazdım sonuçta daha benden bu şekilde nefret etmesini sağlayacak bir tanışıklığımız olmamıştı.

Daha doğrusu bir tanışıklığımız bile yoktu.Fakat tuhaf bir şekilde içgüdülerim onun bu davranışlarının altında yatan sebebin ben olduğunu söylüyordu.Kulağa mantıksız geldiğini biliyordum fakat içgüdülerime her zaman güvenirdim.

Zihnim yeniden tahminlerine başlar ve sorular aklımda bir anafor gibi dönerken bir kez daha ona baktım.Onun bana bakmayacağını ummuştum fakat aksine siyah,korkutucu gözlerinde büyük bir nefretle bana bakıyordu.Başımı defterime çevirdiğimde aklımdan bakışlarının öldürme gücü olsa ölmüş olacağımı geçiriyordum.

Tam ben bunları düşünürken çalan zil beni yerimden zıplattı.Ben daha ne olduğunu kavramaya çalışırken Edward Cullen normal bir insanın olamayacağı bir hızda ayağa kalktı(boyu tahmin ettiğimden daha uzundu)ve sınıfı terk etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hazell
Sarımsak
Sarımsak



Kadın Mesaj Sayısı : 17
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 17/05/09

Alacakaranlık Empty
MesajKonu: Geri: Alacakaranlık   Alacakaranlık Icon_minitimeÇarş. Tem. 01, 2009 12:28 pm

lol!

YENİ BÖLÜM gelmişşşşş

yaa güzel olmuştaaa bu ölümcül bakışlarr yakıcı bakışlar faln ne bileym aynı sankimmm ama yinee deee çok güzelll tebriklerrrr

cheers
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Alacakaranlık
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Twilight Türkiye Hayran Forumu :: TW Hakkında Diğer Zımbırtılar :: Hayran Hikayeleri-
Buraya geçin: