Aureole Kutsal Su
Mesaj Sayısı : 171 Yaş : 35 Nerden : İstanbul Kayıt tarihi : 20/11/08
| Konu: Outtakes & Extras Perş. Kas. 20, 2008 10:49 pm | |
| Kitabın orjinalinde bulunan fakat editörler tarafından kitaptan atılmış kısımlar var bildiğiniz gibi.. - Narcotics- The Scholarship- If Jacob didn't break the rulesVe bir de benim favorim olan, Stephenie'nin sonradan ek olarak yazdığı bir kısım var. New Moon'da Bella güya uçurumdan atlıyor ya, işte Stephenie Edward'ın bunu öğrenişini yazmış.. - Rosalie's NewsVe Alice ile Rosalie'nin telefon konuşması.. - Miscalculation Çeviriler yakında.. - Pure | |
|
Aureole Kutsal Su
Mesaj Sayısı : 171 Yaş : 35 Nerden : İstanbul Kayıt tarihi : 20/11/08
| Konu: Geri: Outtakes & Extras Perş. Kas. 20, 2008 10:51 pm | |
| Rosalie's News yazısını Türkçe'ye çevirmiştim, nacizane Kitabı okumamış olan arkadaşlar okumasınlar, heyecanı kaçmasın ) - Spoiler:
Cebimdeki telefon tekrar titredi. Bu son yirmi dört saat içindeki yirmi beşinci titreyişiydi. Telefonu açmayı düşündüm, en azından kimin bana ulaşmaya çalıştığını öğrenmek için. Belki de önemli bir şeydi. Belki de Carlisle’nin bana ihtiyacı vardı.
Bunu düşündüm ama kıpırdamadım.
Nerede olduğumdan tam olarak emin değildim. Fareler ve örümceklerle dolu olan karanlık bir tavan arasındaydım. Örümcekler beni görmezden geliyordu fakat fareler bana geniş bir manevra alanı bırakıyordu. Hava ağırdı; yağ, bozulmuş et, insan teri ve odadaki kirliliğin rutubetle birleşmesi sonucu çıkan koku, sanki her şeyin üzerine siyah bir tabaka örtüyordu. Altımdaki çürük parkenin altında ise yaşamla dolu bir apartman vardı. Düşünceler ile sesleri ayırt etmek için hiçbir çaba harcamıyordum. Dinlemek istemediğim İspanyolca sesler duyuyordum… Seslerin üzerimden akıp gitmesine izin veriyordum… Anlamsız… Bütün bunlar anlamsızdı… Varoluşum anlamsızdı…
Bütün dünya anlamsızdı…
Başım dizlerime dayalıydı ve bütün bunlara daha ne kadar dayanabileceğimi düşündüm. Belki de umutsuzdu. Belki de yaptığım şey gerçekten yanlıştı, kendime işkence etmeyi bırakıp sadece geri dönebilirdim…
Bu fikir çok güçlüydü – iyileştiriciydi, sanki kelimelerin ağrı kesici etkisi vardı. Nefesimi kesip başımı döndüren, altında gömülü olduğum acı dağını alıp götürüyordu.
Şu anda ayrılabilirdim, geri dönebilirdim.
Her zaman gözkapaklarımın arkasında olan Bella’nın yüzü bana gülümsedi.
Bana hoş geldin diyen, beni affeden bir gülümsemeydi bu. Ama bilinçaltımın beni etkilemesini umduğu gibi etkilenmedim bundan.
Tabi ki geri dönemezdim. Onun mutluluğuyla karşılaştırılınca benim acım neydi ki? Korkulardan ve tehlikelerden uzakta, gülümseyebiliyor olmalıydı. Çok arzuladığı o ruhsuz gelecek olmaksızın. Bundan daha iyisini hak ediyordu. Benden daha iyisini hak ediyordu. Ben bu dünyaya çakılıp kalmışken bu dünyadan ayrıldığında benim asla ulaşamayacağım bir yere gidecekti.
Böyle bir ayrılık fikri o anda sahip olduğum acıdan çok daha beterdi. Bedenim bu fikirle ürperdi. Bella benim asla içinde olamayacağım bir geleceğe sahip olduğunda ben gitmesi gerekirken kalan kişi olmayacaktım. Unutulmalıydım. Bu onun içini ferahlatmalıydı.
Bu benim umudumdu ama bunun garantisi yoktu. Rüya görmek için uyumak, ama gerçekler? Diye kendi kendime söylendim. (Bir tekerleme var orada, anlamından tam emin değilim) Kül bile olsam, acaba onun yok olduğunu hisseder miydim?
Tekrar ürperdim.
Ve lanet olsun, söz vermiştim! Onun hayatına tekrar girmeyeceğime dair ona söz vermiştim. Kendi hayatımın şeytanlarını onun yaşamına bulaştırmayacaktım. Sözümden geri dönmeyecektim. Peki onun için iyi bir şey yapamaz mıydım? Herhangi bir şey? Bu dünyadaki tek evim olan o bulutlu kasabaya yeniden geri dönme fikri tekrar düşüncelerime sızdı.
Sadece kontrol etmek için. Sadece onun güvende ve mutlu olduğunu görebilmek için. Hayatına karışmak için değil. Orada olduğumu asla anlayamazdı…
Hayır, lanet olsun! Hayır!
Telefon tekrar titredi.
“Lanet olsun” diye hırladım.
Ama bunu dikkat dağıtıcı olarak kullanabilirdim. Telefonu elime aldım ve son altı aydır geçirdiğim en büyük şoklardan birini geçirdim.
Rosalie beni neden arıyordu ki? Benim yokluğumdan mutlu olan tek kişi oydu herhalde. Benimle konuşmak istemesi için gerçekten yolunda gitmeyen bir şeyler olmalıydı. Bir anda, ailem için endişelenerek telefonu açtım.
“Ne?” diye sordum.
“Oh, aman tanrım! Edward telefonu açtı! Onur duydum!”
Onun sesinin tonunu duyduğum anda ailemin iyi olduğunu anladım. Herhalde canı sıkılmıştı. Onun düşüncelerini okumadan neyi neden yaptığını anlamak zor oluyordu. Rosalie’nin hareketleri asla bana mantıklı gelmemişti. Hareketleri genellikle mantığın en uç noktalarıyla anlaşılabilirdi.
Telefonu kapattım.
“Beni yalnız bırak” diye fısıldadım boşluğa.
Elbette ki telefon tekrar titremeye başladı.
Beni sinir etmek için ne planlamışsa onu söylemeden rahat etmeyecekti herhalde. Telefonu açana kadar beni sürekli arayabilirdi. Bu oyundan sıkılması aylar alırdı. Altı ay boyunca onun aramalarına cevap vermemek fikri ile eğlendim. Gülümseyip telefonu açtım.
Rosalie hızlıca konuştu. “Alice’in .Forks’a gittiğini bilmen gerektiğini düşündüm.”
Gözlerimi açıp tavana baktım.
“Ne?” diye sordum, sesim duygusuzdu.
“Alice’in nasıl olduğunu bilirsin. Hep her şeyi bildiğini sanar. Senin gibi.” Rosalie kıkırdadı. Sesinde sinir vardı, sanki ne yaptığından emin değilmiş gibiydi.
Ama öfkem Rosalie’nin derdinin ne olduğunu umursamıyordu.
Alice kararıma katılmasa da bana aldığım karara uyacağına dair yemin etmişti. Benim Bella’dan uzak durduğum sürece Bella’yı yalnız bırakacağına dair yemin etmişti. Herhalde kararımdan vazgeçeceğimi düşünmüştü. Belki de haklıydı.
Ama ben vazgeçmemiştim. Henüz. O zaman onun Forks’da ne işi vardı? Onun o küçük boynunu boğazlamak istedim. Elbette Jasper içimdeki öfkeyi hissettiğinde ona yaklaşmama izin vermezdi.
“Orada mısın Edward?”
Cevap vermedim. Vampirlerin migreni olur mu diye düşünerek burnumu çimdikledim.
Ama diğer taraftan, eğer Alice oraya geri dönmüşse..
Hayır! Hayır! Hayır!
Söz vermiştim. Bella bir hayat hak ediyordu. Söz vermiştim. Bella bir hayat hak ediyordu.
Bu kelimeleri tekrar ederek Bella’nın baştan çıkarıcı penceresinin görüntüsünü kafamdan silmeye çalıştım. Benim tapınağıma açılan tek kapı.
Geri dönmek için ne yapmam gerektiğini düşündüm. Kendimi alçaltmak? Yaltaklanmak? Hiçbiri umrumda değildi. Eğer onun yanında olabilseydim mutlulukla gelecek on yılı dizlerimin üzerinde affedilmeyi bekleyerek geçirebilirdim.
Hayır! Hayır! Hayır!
“Edward? Alice’in neden oraya gittiği umrunda değil mi?”
“Pek değil”
Rosalie’nin sesi biraz kendinden memnun gelmeye başladı. Beklediği cevap buydu herhalde. “Eh, tabi ki Alice şu anda hiçbir kuralı çiğnemiyor. Yani, sen bizi sadece Bella’dan uzak durmamız için uyarmıştın değil mi? Forks’un geri kalanı umrunda değildi”
Yavaşça gözlerimi kırptım. Bella Forks’dan ayrılmış mıydı? Düşüncelerim bu beklenmedik gelişmenin etrafında dönmeye başladı. Henüz okuldan mezun olmamıştı, o zaman annesinin yanına geri dönmüş olmalıydı. Bu iyiydi. Güneşin altında yaşayabilirdi. Gölgeleri arkasında bırakıyor olması onun için iyiydi.
Yutkunmaya çalıştım ama başaramadım.
Rosalie’nin sinirli gülüşünü duydum. “O zaman Alice’e kızgın olmana gerek yok” dedi.
“Alice’in başını derde sokmak istemiyorsan beni neden arıyorsun Rosalie? Neden beni rahatsız ediyorsun ki?” diye sordum.
“Bekle” dedi telefonu yine yüzüne kapatacağımı hissederek. “Seni aramamın sebebi bu değildi”
“Ne o zaman?” diye sordum “Çabuk söyle ve sonra beni yalnız bırak!”
“Şey...” dedi, emin olmayarak.
“Söyle artık Rosalie. On saniyen var!”
“Bence artık eve geri dönmelisin.” dedi hızlıca. “Esme’nin mutsuz görüntüsünden, Carlisle’nin hiç gülümsememesinden sıkıldım. Onlara yaptıklarından utanç duymalısın. Emmett seni çok özlüyor ve bu artık sinirimi bozmaya başladı. Senin bir ailen var. Büyü artık ve kendinden başkalarını da düşün biraz”
“İlginç bir öneri Rosalie, sana biraz tencere kapak hikayesinden söz edeyim…”
“Senin aksine BEN onları düşünüyorum. Esme’yi ne kadar üzdüğün umrunda değil mi? Seni hepimizden çok daha fazla seviyor, bunu biliyorsun. Eve geri dön”
Cevap vermedim.
“Eğer şu Forks olayı biterse artık eve geri dönebileceğini düşündüm” dedi.
“Forks asla problem olmadı Rosalie” dedim sakin olmaya çalışarak. “Sadece Bella-” onun ismini yüksek sesle söylemek çok zordu “-Florida’ya geri döndü diye eve geri dönecek değilim. Bak Rosalie, gerçekten üzgünüm ama orada olmam kimseyi daha mutlu etmez”
“Umm…”
İşte yine bocalıyordu.
“Bana söylemediğin nedir Rosalie? Esme iyi mi? Ya Carlisle?”
“Onlar iyi. Sadece… Ben Bella’nın taşındığını söylemedim Edward.”
Konuşamadım. Tüm diyalogu kafamda tekrar gözden geçirdim. Evet, Rosalie Bella’nın ayrıldığını söylemişti. …Bizi Bella’dan uzak durmamız için uyarmıştın. Forks’un geri kalanı umrunda değildi. Şu Forks olayı bittikten sonra… O zaman Bella Forks’da değildi. Eğer bella taşınmamışsa ne demeye çalışıyordu?
Ve sonra Rosalie yine hızlı hızlı konuşmaya başladı. Bu sefer sinirle konuşuyordu.
“Onlar sana söylemek istemediler ama bence bu çok saçma. Bunu ne kadar çabuk atlatırsan o kadar kısa sürede işler normale döner. Bunun için hiçbir neden yokken neden karanlık yerlerde sürünmene izin verelim ki? Eve geri dönebilirsin. Yeniden bir aile olabiliriz. Artık her şey bitti.”
Düşüncelerim kırılmış gibiydi. Kelimelerin ne anlam ifade ettiğini anlayamıyordum. Sanki çok, çok açık olan bir şey vardı bana söylemediği. Ve ben bunun ne olduğunu anlayamıyordum. Beynim bu bilgiyle oynamaya başladı ama hala bir anlam çıkartamıyordum.
“Edward?”
“Neden söz ettiğini anlamıyorum Rosalie”
Birkaç insan kalp atışı kadar uzun bir sessizlik oldu.
“O öldü, Edward”
Daha uzun bir sessizlik.
“Üzgünüm… Bence bunu bilmeye hakkın var. Bella iki gün önce kendisini uçurumdan aşağıya attı. Alice bunu gördü fakat bir şeyler yapmak için çok geçti. Eğer zamanı olsaydı kuralı çiğneyip onu kurtarmaya giderdi. Forks’a Charlie’nin yanında olmak için geri döndü. Charlie’yi ne kadar çok sevdiğini bilirsin…”
Telefon kapandı. Kapattığımı anlamam birkaç dakikamı aldı.
Bu tozlu boşlukta donmuş gibi bir süre oturdum. Sanki zaman sona ermiş gibiydi. Evren durmuş gibiydi.
Yavaşça, yaşlı bir adam gibi, telefonu yeniden açtım ve bir daha aramayacağıma yemin ettiğim numarayı aradım.
Eğer o açarsa telefonu kapatırdım. Charlie açarsa ihtiyacım olan bilgiyi almaya çalışırdım. Rosalie’nin salak şakasının doğru olmadığını kanıtlayıp kendi boşluğuma geri dönerdim.
“Swan malikanesi” diye daha önce hiç duymadığım bir ses telefonu açtı. Derin ama genç bir sesti.
“Ben Dr. Carlisle Cullen” dedim babamın sesini mükemmel bir şekilde taklit ederek. “Charlie ile görüşebilir miyim?”
“O burada değil” diye ses beni cevapladı. Sesteki öfke beni şaşırtmıştı. Ama umrumda değildi.
“Nerede o zaman?” diye sordum sabırsızlanarak.
Bir sessizlik oldu ve yabancı bana ihtiyacım olan bilgiyi verdi.
“Cenazede”
Telefonu tekrar kapattım.
En son Aureole tarafından C.tesi Kas. 22, 2008 8:47 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
Gria Himonas Carlisle Isırığı
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 33 Nerden : Tekirdağ Kayıt tarihi : 17/11/08
| Konu: Geri: Outtakes & Extras Cuma Kas. 21, 2008 7:49 pm | |
| Koyduğun bölümü daha önce okumuştum. Bu editörler neden her şeye karışırlar anlamam ki Favori bölümünü çok merak ettim bak Edward' lı olan her şeyi okurum ! Dediğin gibi bir de Alice ile Rosalie' nin telefon konuşması var. Pek çok kişi o bölümü okuduktan sonra daha çok kızıyor Rosa' a; ama ben o kıza bir türlü kızamıyorum. Ne yaparsa yapsın hemen affediveriyorum. Sanırım ona çok benzediğim için olsa gerek Hatta Rosa ile ruh ikizi bilem olabiliriz. SM, Rosa' u benden esinlenerek yazdı hihi Sonunda bir ' Emmett ' diyerek çığlık atışı var ki kanım donmuştu. Ah, be Edvin' im kendini bu kadar perişan etmenin ne anlamı var? Hastalanacaksın, başına bir iş gelecek yazık değil mi sana? Ananı düşün, babanı düşün, bacılarını, ağabeylerini falan düşün koçum be ! Aaa daha yetmediyse birkaç milyoncuk olan sana aşık kızları düşün Bütün kitaplar Edward' ın bakış açısıyla yazılsın ya ! Bella' nın anlatışından çok daha iyi ve zengin Edward' ınki | |
|
Aureole Kutsal Su
Mesaj Sayısı : 171 Yaş : 35 Nerden : İstanbul Kayıt tarihi : 20/11/08
| Konu: Geri: Outtakes & Extras Cuma Kas. 21, 2008 8:14 pm | |
| Favorim dediğim yer işte o Edward'ın anlatımı.. Rosalie'nin "O öldü Edward" deyişi ve Edward'ın o anki ruh hali.. Sanırım biraz sadistim, Hem Edward'ı çok seviyorum, hemde acı çeksin istiyorum! Bella ile ayrıldığında o kadar kızmıştım ki ona, acı çekmesi fikrinden mutluluk duyduğumu söyleyebilirim İtalya dönüşünde de Bella'ya gıcık olmuştum, hemen attı kendisini Edvin'in kollarına! Hıhh! | |
|
Gria Himonas Carlisle Isırığı
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 33 Nerden : Tekirdağ Kayıt tarihi : 17/11/08
| Konu: Geri: Outtakes & Extras Cuma Kas. 21, 2008 9:08 pm | |
| Edward acı çektiğinde daha çekici oluyor Ben onu mutlu görmeyi hiç sevmiyorum | |
|
Aureole Kutsal Su
Mesaj Sayısı : 171 Yaş : 35 Nerden : İstanbul Kayıt tarihi : 20/11/08
| Konu: Geri: Outtakes & Extras Cuma Kas. 21, 2008 9:19 pm | |
| Ya zaten mutluyken sıkıcı oluyor Edward.. Bella ile yapış yapış bir ilişkileri var, insan hiç mi kavga etmez ya! - Spoiler:
Ben olsam o Bella'nın saçını başını yolardım yani.. Gidiyor Jacob'u öpüyor da bilmem ney de, bizimki hala aşkından ölüyor, "sen mutlu ol Bella'm" modunda.. ıyy.. Ne biçim delikanlı ya bu? Kızdım bak şimdi!
| |
|
Gria Himonas Carlisle Isırığı
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 33 Nerden : Tekirdağ Kayıt tarihi : 17/11/08
| Konu: Geri: Outtakes & Extras Cuma Kas. 21, 2008 9:24 pm | |
| Kavga etmelerini hayal edemiyorum. Ama keşke olsaydı, o zaman Bella çoktan Jake ile kaçmış ve bir sürü küçük kurtçukları olmuştu. Aaa dur kitap hakkında yorumlar başlığı açaym en iyisi | |
|